EŞYANIN TABİATI



Eşyaları değiştirecektim. Yıllardır eşyaları değiştirememiş olmam, eşyaların değiştirilmesinin yıllar alması yüzünden.  Eşya deyip geçmemek lazım.  Eşyanın bir tabiatı var ve “tabiat her şeyi geri alır” ilkesi de yeterince korkutucu. Aynı zamanda da eşya-tabiat ilişkisini kanıtlar nitelikte.
                Eşyaları değiştirmeye karar verdim! Tatil için ayırdığım parayı bu işte kullanacağım! Aslında bu kararı çok uzun süre önce vermiştim ama dediğim gibi karar verdikten sonra harekete geçmek bazen yıllar alabiliyor. Hangi eşyanın hangi yaşanmışlığı çekmecesinde sakladığı ancak üzerinde yeni yaşanmışlıklar edinerek anlaşılabilecek bir mesele. Aslında senelerce bana eşyaları değiştirtmeyen düşünce, onların üzerine sinen yaşanmışlıklardan kopmak istememem değil, artık asla yaşanamayacak olanları kabullenemememdi. Yaşanmışlıklar, eşyalardan çok benim üzerime sinmişti ve en güçlü haliyle bende yaşanmaya devam ediyordu. Kendimi değiştirsem? Galiba çok erken. Hem ben hayır desem de kendime, kendi kendim, kendi kendimi kendiliğinden değiştirecek nasılsa. Eşyalara bu kadar direnmemin sebebi yaşanmışlıkların kurduğu bağlar değil, “daha yaşanacaklar vardı” düşüncesinin açtığı yaralar. “Daha yaşlanacaklar vardı.”
Bir ruhu olsa da olmasa da eşyalara tutunma sebebim yaşanmamışlıkların başka şahidi olmayışıdır. Yaşanmışlıklara herkes tanıklık edebilir ama yaşanmamışlıkları yalnızca ben bilebilirim.
          Eşyaları atıyorum! Eşyaları satıyorum! Eşyaların bir suçu varmış gibi, onları bağışlıyorum! Ruhumun yaralarına bilgece  merhem ediyorum yaşanmışlıklarımı; atarak, satarak ve bağışlayarak!
Beni bağışlamayın! Hiç bilmediğim hayatların ikinci sayfam olmasını istemiyorum. İstemiyorum hiç tanımadığım hayatların bilmem kaçıncı sayfası olmayı. Ben size yaşanmışlıklarımı vereyim; siz bana yaşanmamış ne varsa bırakın, bir ara yaşarım belki.
      Eşyalarımı yakıyorum! İçinde geçmişim var sanılabilir ama geleceğimdir eski eşyalarım. Yaşanamayacakları kabullenmemdir çaktığım her kibrit. Eşyalarımı seviyorum. Bir nazenin kır çiçeğinin kahkahası sinmiş üzerine. Delice edilen bir kavganın kalp kırıklığı: bir anne. Pişmanlıklarımı itiraf bile etmem gerekmiyor onlara çünkü. Daha önce haykırdıklarımı bastırmak için daha fazla haykırdığımda, beni bilen eşyalarım “ne oluyor yahu” demeyeceği için.
        Eşyalarımı aklıma kazıyorum! Aklıma kızıyorum sonra. Diren diyorum kendime, yeni yaşanmamışlıkların olabilmesi için yeni yaşanmışlıklar gerek. Eşyalarım; yaşanmamışlıklarım demek.

              Eşyalarım gidiyor. Bir can kokusu küflenmiş, birden fazla can kokusu sinmiş ruhuma, eşyalarım eşyada, kokularım mânada; geride bir ben kalıyorum. Eşyalarımın şahsında her şeyi bağışlıyorum!..

Bu blogdaki popüler yayınlar